ASELSAN, NATO Destek ve Tedarik Ajansı'nın (NSPA) yürüttüğü Modüler Hava Savunma Konsept Aşaması kapsamında küresel savunma sanayisinin önde gelen firmalarıyla birlikte çalışma yürütecek. Bu kapsamda, Airbus Defence and Space GmbH, Lockheed Martin UK, Raytheon ve Thales LAS gibi savunma devleriyle birlikte yer alan ASELSAN, Türkiye'nin hava savunma teknolojilerindeki yetkinliğini uluslararası arenada bir kez daha ortaya koydu.

NSPA tarafından imzalanan çerçeve anlaşma kapsamında beş firma, konsept aşamasında sistem mimarisi geliştirme faaliyetleri yürütecek. Elde edilecek sistem mimarisi çerçevesi, sonraki aşamalarda modülarite ve yeni teknolojilerin entegrasyonuna temel oluşturacak. Bu konsept çalışmasının çıktılarının Eylül 2025’te sunulması bekleniyor.

ASELSAN hava savunma alanında ne sunacak?

Türkiye'nin savunma sanayisinde önemli bir aktörü olan ASELSAN, projeye katmanlı hava savunma sistemleri konusundaki birikimiyle katkı sağlayacak. Yerli olarak geliştirilen namlulu sistemler ve HİSAR kısa, orta ve uzun menzilli hava savunma sistemleri, firmanın bu alandaki uzmanlığını güçlendiriyor.

Özellikle milli olarak geliştirilen HAKİM 100 Hava Komuta Kontrol Sistemi, çoklu sensör verilerini birleştirerek tanımlı bir hava resmi oluşturuyor. Bu sistem, tehdit değerlendirme ve silah tahsis algoritmalarıyla kara ve hava unsurlarını entegre biçimde yönlendirebiliyor. Bu kabiliyet, NATO'nun modüler sistem ihtiyacına cevap verebilecek esnek ve sürdürülebilir altyapıların temelini oluşturuyor.

ASELSAN’ın rolü neden önemli?

Farklı NATO ülkelerinin farklı hava savunma sistemleri (Türkiye'de HİSAR, ABD'de Patriot gibi) kullanması, birlikte çalışabilirlik ihtiyacını doğuruyor. NATO, bu projeyle ortak bir mimari oluşturmayı ve tüm üyeler için uyumlu çözümler geliştirmeyi hedefliyor. ASELSAN’ın projede yer alması, sadece kullanıcı değil aynı zamanda sistem tasarımcısı olarak da Türkiye'nin savunma teknolojilerinde söz sahibi olduğunu kanıtlıyor.

Bu iş birliği, NATO içindeki savunma tedarik koordinasyonunun güçlendiğini ve Türkiye’nin yerli üretim yeteneklerinin uluslararası düzeyde kabul gördüğünü gösteriyor.