Sağlık hizmetini, vatandaşımıza veren hekimler ve yardımcı sağlık personelleri; toplumda çoğu zaman kıymetleri bilinen, olmazsa olmaz kurtarıcılarımızdırlar.
Ama bazen de cahilliğin öfkesini çıkarabildiği meslek gurubu olarak kara tarihe geçmektedir. Bu kara tarih, azınlık olmalarına rağmen kendini bilmez, akıl fukarası, ‘’sözde’’ hasta yakınları tarafından yazılmaktadır. Kurban ise fedakarhekimlerimiz ve fedakar yardımcı sağlık personelimizdir. Kötülüğün adı ise ‘’ Hekim’e ve sağlık personeline şiddet yani, beyaz kod verilmesi ‘’ olaylarıdır.
Ondan sonra bu bir avuç akli dengesi en azından o an için bozuk vatandaşın yazdığı kara tarih, hafızalarda öylece kalakaldığı için, Ordu iline hekim, ancak mecbur bırakılırsa ‘’ mecburi hizmet yasası ‘’ nedeniyle geliyor, süresi bitince de hemen Ordu ilinden kaçmanın hesaplarını yapıyor. Yani, yarın bir gün mecburi hizmet yasası kaldırılsa, Ordu iline gönüllü gelecek hekimi neredeyse bulamayacağız. Ordu’nun sağlıktaki geleceği adına üzücü bir durum. Hem güzel Ordu şehri, hem de münevver Ordu insanı bu sonucu asla heketmiyor. Ama bir avuç kötü eylem sahibi insan, bu olumsuz sonuca zemin hazırlıyor.
İşte bu tabloyu değiştirmek Ordulunun elinde. Bu amaçla bir seferberlik ilan edilmeli, Ordu ili HEKİM DOSTU ŞEHİR sloganına sahip çıkmalı, bunun da tek göstergesi ‘’ hekimin veya sağlık personelini şiddete maruz kaldığında verebildiği BEYAZ KOD yardım çığlığının sayısının azlığı, hatta hiç verilmemesi ‘’ olmalıdır.
Beyaz kod ; yani hekimin veya sağlık personelinin mesleğini icra ederken gördüğü sözel, fiziksel veya her ikisi birlikte gördüğü hakaretin, saldırının beyaz çığlığının adıdır. Ülkemizde ortalama yılda bu tip 5000 – 8000 vaka olmaktadır.
Esasen Beyaz kod olaylarının Ordu ilinde azalması demek, Ordu ilinin sağlık hizmetlerinden daha fazla yararlanması demek olacaktır. Örneğin Ordu ilinde il dışına sevki gereken hastaların yarısından fazlasının sevk nedeni, ilgili branş uzman hekiminin mevcut olmamasıdır.
Beyaz kodu ortadan kaldırmak için alınabilecek il içi kurumsal önlemler :
Beyaz kod verilme nedenlerine bakarsak % 77’sinin sözel hakaret nedeniyle olduğu, % 23’ünde Fiziksel ve sözlü saldırının birlikte olduğu görülmektedir.
Buradan da görülmektedir ki karşımızdakine bir şey anlatmak önemli ama daha da önemlisi münasip uslup ile anlatmak daha da önem arzetmektedir. Bu konuda özellikle hekimlerimizin hasta veya hasta yakını ile yapacağı bu diyaloğu ikinci, üçüncü şahıslara ( görevli de olsa örneğin tıbbi sekreterler, hemşire vs. ) bırakmadan, kendilerinin uygun uslupla kurmaları sorunları, yanlış anlaşılmalara izin vermeden minimum’a indirgeyecektir. Hemşire ve tıbbi sekreterlerimiz iyi niyetlerinden şüphe yoktur fakat tıbbi bilgiyi, istemeden de olsa eksik veya abartılı aktarabilirler, bu da yanlış anlaşılmalara neden olabilir.
En çok beyaz kod verilmesinin ACİL SERVİS gibi hasta trafiğinin çok ve karışık durumdaki yerlerden olduğu göz önüne alınırsa, doğru uslup ve hekimlerimizin bu konuda da biraz daha gayret etmesi sorunları azaltacaktır. Çünkü en çok beyaz kod mağduru olanlar yine fedakar hekimlerimizdir.
En çok beyaz kod’un kamu kurumlarından olması ( Üniversite , eğitim araştırma ve devlet hastaneleri ), en az beyaz kod’un da özel hastane gibi kurumlardan olması, dikkat çekicidir.
En çok beyaz kod verilen aylar olarak, mayıs, haziran ve özellikle de izin ayı TEMMUZ ayında bu vakaların diriliş gösterip pik yapması, saat olarak da özellikle saat 10.00 – 14.00 arasında yoğunlaşma olması, önlem olarak akla öncelikle bu aylarda, acil servis gibi kritik konumda olan üniteleri, öncelikle saat 10.00- 14.00 arası personel ve özellikle de hekim yönünden yeteri sayılarla ilave olarak takviye etmek, sorunu çözebilecektir.
Ama bunlarla sorun tamamen kökten çözülmeyecektir. Gerekli – mevcut Kanun maddelerinde de ilave ve değişiklikler yapılması, bu konudaki hürriyeti bağlayıcı cezaların artırılması ve bu cezaların ertelenmemesi, paraya çevrilmemesi, hatta kişinin sosyal-sağlık güvencesinden acil sağlık sorunları hariç mahrum bırakılması gibi ilave önlemler ile, bu soruna daha kalıcı çözümler bulunabilecektir.
Unutulmamalıdır ki, hekim ; hastası için onca yılları okumuş ve bilgi sahibi olmuştur. Bu amaç için her türlü fedakarlığı yapmıştır. Bu amaç için gençliğini yaşamamış, bilimin peşini bırakmamıştır.
İnsan doğarken onun elini tutan hekim, ölürken de onun elini bırakmayarak, onu hayatta tutmaya çalışmıştır. Ama ölümsüzlük diye bir şey yoktur. Ölümün sorumlusu hekimmiş gibi davranan cahil bir azınlığın, Ordu ilinin gelecek sağlık projeksiyonunu, bu nedenlerden dolayı olumsuz etkilediği ve önlemler alınmazsa da daha da olumsuz etkileyeceği çok aşikardır.
‘’ Hekim dostu şehir Ordu ‘’ sloganı için el ele, hep birlikte çalışmalıyız, bu sürece hepimiz katkı sağlamalıyız.